Saygıdeğer velilerimiz, öğretmenlerimiz, idarecilerimiz ve çok sevgili öğrencilerimiz,
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutladığımız bu özel günde sizleri sevgiyle selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin 102. yıl dönümünde, sizlerle birlikte olmaktan, coşkunuzu ve sevincinizi paylaşmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı 23 Nisan 1920, ülke genelinde umutsuzluğun hâkim olduğu bir zaman dilimiydi. Osmanlı Devleti’nin imzaladığı Mondros Mütarekesi ile Osmanlı Ordusu resmen dağıtılmış, ülkemiz işgal kuvvetlerinin kontrolü altına girmişti. Meclis ilk iş olarak Mustafa Kemal Paşa’nın öncülüğünde İstiklâl Savaşı’nı sevk ve idare etmek üzere harekete geçti. Olumsuz koşullara rağmen milletin sorumluluğunu üstlenerek ülkeyi esaretten kurtarmak üzere Millî Mücadeleyi başlattı. Bu süreçte gerekli yasaları çıkardı, düzenli orduyu kurdu, Kuvayı Milliye ile ordunun bütünleşmesini sağladı ve Kurtuluş Savaşı’nı zaferle sonuçlandırdı. “Özgürlüğün de eşitliğin de adaletin de dayanağı ulusal egemenliktir.” sözüyle egemenliğin önemini vurgulayan Mustafa Kemal bir adım sonrasında 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan ederek egemenliği kayıtsız şartsız millete verdi.
İmparatorlukların yıkıldığı bir dönemde, Türk halkı için her şeyin bittiği bir aşamada tarih sahnesine çıkan Atatürk’ün güçlü bir cumhuriyet rejiminin temellerini atması her devlet kurucusunun gerçekleştirebileceği bir başarı olarak görülmemektedir. Atatürk cepheler dahil olmak üzere hayatının her aşamasında binlerce kitap okumuş, tarihi ve siyasal konuları çeşitli kaynaklara inerek araştırmış, edindiği bilgileri başka kaynaklarla karşılaştırmış ve kararlarını aklın ve bilimin ışığında alarak harekete geçmiştir. Aradan geçen zaman içerisinde yaşanan olaylar her defasında Atatürk'ün haklılığını ortaya koymuştur.
Atatürk'ün yaptıklarıyla beraber, düşünceleri de günümüzde önemini sürdürerek bizlere yol gösteriyor. Bir asır sonra yaşanan gelişmeler dahi yaşadığımız sorunların çözüm adresinin halen Atatürk ilkelerinde ve devrimlerinde yani, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu ayarlarında olduğunu bizlere gösteriyor. YÜCE Okulları olarak çevremizde yaşanan gelişmeleri bu çerçevede izliyor, değerlendiriyor ve eyleme geçiriyoruz. Bir asır önce ülkesini büyük bir esaretten kurtaran, zamanının çok ilerisinde çağdaş ve tam bağımsız bir Cumhuriyet kuran bir neslin torunları olmanın sorumluluğunu taşıyoruz. Ülkemizin yaşadığı sorunların çözümünün Atatürk’ün çizdiği ulusal egemenlik ve çağdaş uygarlık yolu olduğu bilinciyle çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Atamızın ideali olan ilkelerine bağlı, çalışkan ve vatansever bir gençlik yetiştirmeyi görev addediyoruz. Öğretim programlarımızda, etkinliklerimizde, törenlerimizde ve bulduğumuz her fırsatta Millî Mücadele ruhunu işleyerek öğrencilerimizle paylaşıyor ve bunları yaşatıyoruz. Öğrencilerimizin Atatürk Cumhuriyetinin bekçileri olarak yetişmelerini büyük bir gururla izliyoruz.
Atatürk 1923 yılında seçilmiş, üstün başarılı ve yetenekli öğrencileri daha nitelikli bir eğitim için yurt dışına gönderirken onlara ilettiği telgrafta “Sizleri birer kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.” sözlerini yazmıştı. Bu dönemde yurt dışına gönderilen öğrencilerin hepsi eğitimlerini aldıktan sonra yurda dönerek büyük hizmetler vermiş Cumhuriyet’in ilk 15 yılındaki inanılmaz kalkınmanın lokomotifi olmuşlardı.
Bizler de aynı duygularla bugün kıvılcım olarak gördüğümüz Cumhuriyet’in bekçileri olan öğrencilerimizin gelecekte birer alev olarak ülkemize hizmet edeceklerini iyi biliyoruz. Bugün, 3.000’e ulaşan mezunlarımızın vatan sevgisi, Atatürk’e ve onun ilkelerine olan bağlılıkları bunun en büyük göstergesidir. Mezunlarımız 30 yılı aşkın bir süredir birer alev olarak etraflarına Atatürk’ün ışığını yayıyorlar. Bu sıralardan geçen YÜCElen gençlerimiz de ileride bu onurlu topluluğa katılacak ve aynı şekilde Atatürk’ün ışığını yaymaya devam edeceklerdir. Ne mutlu bu genç bilginlerimize ki hayata dinç birer zihinle atılarak okuyacakları üniversitelerde ve gelecekte, mesleklerinde nice kardeşlerini daha aydınlatacaklar. Böylelikle, gençlerimizin yaydığı alev hem ülkemizin hem de insanlığın ortak yararı için nesiller boyunca taşınmaya devam edecek.
Bu duygularla, Başkomutanımız Atatürk ve tüm şehitlerimizle birlikte Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınmasına hizmet eden ve bu uğurda yaşam mücadelesi vermiş olan tüm büyüklerimizi rahmet ve saygıyla anıyor, büyük önderimiz Atatürk’ün izinde yürüyen YÜCElen gençlerimize sevgilerimi iletiyorum.
Saygılarımla,
Kağan Kalınyazgan