Kurucu Temsilcisi - Kağan KALINYAZGAN

Saygıdeğer velilerimiz, öğretmenlerimiz, idarecilerimiz ve çok sevgili öğrencilerimiz, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı Internet yayınında sizleri sevgiyle selamlıyorum.


Türkiye Büyük Millet Meclisinin 100. yıl dönümünde, sizlerle bir arada olmayı ve tören sonrasında sokaklarda coşkuyla Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlamayı dilemiştik. Maalesef, Kovit19 virüs salgını sonucunda uygulanan önlemler nedeniyle bu anlamlı günde bir araya gelemedik. Ancak YÜCE Ailesi olarak gönülleri bir araya getirmeyi ve her yıl büyük katılımla gerçekleştirdiğimiz törenimizi uzaktan da olsa yapmayı arzu ettik. Öğretmen ve öğrencilerimiz, bir imkânsızı daha başararak sizler için internet yayınıyla sunacağımız etkinlik programımızı hazırladı. Bu yayında görev alan ve yaklaşık bir aydır hazırlık yapan sevgili öğrencilerimizle, onlara rehberlik yapan öğretmenlerimizle gurur duyuyor ve başarılarından dolayı kendilerini tebrik ediyorum. 


23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Büyük Millet Meclisi’nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir. Büyük Millet Meclisi, öncelikli olarak düzenli orduyu kurmuş, Kuvayı Milliye ile ordunun bütünleşmesini sağlamış ve Kurtuluş Savaşı’nı milli bir mücadele haline getirerek zaferle sonuçlandırmıştır. Büyük Millet Meclisi, 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet’i ilan ederek egemenliği kayıtsız şartsız millete vermiştir. Böylelikle, Türkiye Cumhuriyeti’nin yasama organı olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, Atatürk döneminde, her alanda yapılan devrimlerle Türkiye’ye adeta çağ atlamıştır. 


“Tarih tekerrürden ibarettir,” deyişi, insanların aynı olayların benzerlerini yaşamamaları için geçmiş olaylardan ders almaları gerektiğini ifade eder. Kovit19 virüs salgınını ve yarattığı etkileri en az zararla atlatabilmek için geçmişe bakmak ve tarihimizden ders çıkarmak doğru bir yaklaşım olacaktır. İçinde bulunduğumuz salgında öncelikli olarak hastalanan vatandaşlarımıza acil şifalar, vefat eden vatandaşlarımızın ailelerine başsağlığı ve sabır diliyorum. Bu salgının başka bir olumsuz etkisi de ekonomiye verdiği zararla tüm dünyada olduğu gibi Türk halkının da büyük bir ekonomik krizle mücadele etmek zorunda bırakmasıdır. 


Kovit19 virüs salgınını ve yarattığı etkileri, Kurtuluş Savaşı’yla, yani ülkemizin işgal altında olduğu, yüzbinlerce vatandaşımızın şehit ya da kayıp olduğu veya hastalıktan öldüğü bir dönemle ilişkilendirmek ve bu doğrultuda çıkarımlarda bulunmak ölçülü bir karşılaştırma olmayacaktır. Eğer bugünle ilgili kıyaslama yaparak eşsiz tarihimizden ders çıkaracak olursak 1929 tarihinde başlayan ve 10 yıl boyunca tüm dünyayı etkileyen “Büyük Ekonomik Buhran” dönemine bakmamız gerekmektedir.


Büyük Ekonomik Buhranda dünyada finans kurumları batmış, milyonlarca insanın mal varlığı yok olmuş, açlık yaşanmaya başlanmış ve bu yüzden ölümler baş göstermişti. O dönemde dünyada toplam üretim yüzde 40 oranında azalmıştı. Bugünse dünyadaki üretimin yaklaşık yüzde 15 oranında azalacağı tahmin edilmektedir. O dönemde dünya ticareti yüzde 65 oranında gerilemişti, bugünse dünya ticaretinin yaklaşık yüzde 30 oranında gerileyeceği tahmin edilmektedir. Neredeyse içinde bulunduğumuz krizin çok daha büyüğü bugün 100. yılını kutladığımız Büyük Millet Meclisimizi daha ilk yıllarında yakalamıştı.


O dönemde genç Türkiye Cumhuriyeti’nin en büyük şansı, Atatürk ve çok yakın bir dönemde kurtuluş mücadelesi vermiş kahraman silah arkadaşlarından oluşan gazi meclisin liderliğinde bu krizin yönetilmesi olmuştur. Atatürk, Büyük Ekonomik Buhran olarak bilinen krizi bugün 100. yılını kutladığımız Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısında çözmeyi esas edinmiş, atılan her adım, meclis toplantılarında günlerce tartışılarak oy birliğiyle karara bağlanmıştır. Bu dönemde ekonomik krizle ilgili olarak çıkarılan yasalarla,


Türkiye, devletçi iktisadi politikalar izlemeye başlamış,

Ülkelerle ayrı ayrı ticaret antlaşmaları yapılmış ve “malımı satın alanın, malını satın alırım” sistemi uygulanmış,

İhraç mallarında kalite kontrolü başlatılmış, 

Halk, hem tasarrufa hem de yerli malı kullanmaya özendirilmiş,

Tarım Kredi Kooperatifleri ve Tarım Satış Kooperatifleri kurulmuş, 

Çiftçiler, destekleme alımları yapılarak rahatlatılmış,

T.C. Merkez Bankası kurularak, hisse senetleri vatandaşlara arz edilmiştir.


Sonuç olarak; genç Türkiye Cumhuriyeti bu dönemde ekonomik kalkınmasını hızlandırarak ve büyüyerek krizle mücadele yolunu seçmiştir. Bu kararı alırken zorunlu olarak açık bütçe politikasına izin verilmemiş, aksine devlet kademesi dâhil olmak üzere her alanda tasarruf tedbirleri alınarak bütçenin denk olması sağlanmıştır. Özel girişimler koruyucu ve özendirici tedbirlerle teşvik edilirken devletin yaptığı yatırımlarla ekonomik kalkınma sağlanmıştır. Büyüme hızı sadece krizin ilk yılında yani 1930’da %2’lerde kalmış, ilerleyen yıllarda ortalama yüzde 10’luk büyüme oranı yakalanmıştır. 1929 yılında 1 dolar 1,95 lirayken, 1930 yılında 2,20 liraya çıkmış, ilerleyen yıllarda adım adım gerileyerek 1936 yılında 1,26 liraya kadar düşmüştür. Atatürk’ün liderliğinde gazi meclisimizin aldığı tedbirlerle Türkiye Cumhuriyeti kendi kendine yeten bağımsız bir ekonomiye sahip olmuş, Büyük Ekonomik Buhranı çok az bir zararla atlatmayı başarmıştır. 


23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 100. yıldönümünü kutladığımız bugün; 

Şanlı tarihimize bakmamız ve Atatürk’ün önderliğinde gerçekleşen bu mucizevi kalkınmadan ders çıkarmamız gereken bir gündür. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu değerlerine dönmemiz ve bu değerleri tekrar hayata geçirmemiz gereken bir gündür.

100 yıl öncesinin ruhuyla tekrar birlik olmamız ve bu birlikten güç üretmemiz gereken bir gündür.


İçinde bulunduğumuz küresel salgın ve sonuçları hepimizi derinden etkiliyor. Biliyoruz ki ne ülkemiz, ne de dünya artık eskisi gibi olmayacak. Yeni bir çağ başlıyor ve bu çağın ayak seslerini duyuyoruz. Böylesine büyük bir değişimin arifesinde;

Ne şanslıyız ki, en zor şartlarda dahi küllerinden doğmayı her seferinde başaran bir ulusun fertleriyiz.

Ne şanslıyız ki, 100 yıl sonra dahi bizlere halen doğruları gösteren Atatürk gibi bir önderimiz var.

Ne şanslıyız ki, şanlı bayrağımızı Atatürk’ün “en büyük eserim “ dediği cumhuriyete sahip çıkan YÜCElen Gençlerimize devredeceğiz.


Gazi meclisimizin 100. kuruluş yıldönümü ve Atatürk’ün çocuklarımıza en büyük armağanı olan bu özel günde, Başkomutanımız Atatürk ve tüm şehitlerimizi rahmet ve saygıyla anıyor, büyük önderimiz Atatürk’ün izinde yürüyen YÜCElen gençlerimize sevgilerimi iletiyorum. 


Saygılarımla,


Kağan Kalınyazgan

Adres Bilgileri