Sayın Kurucu Temsilcim, Değerli Velilerimiz, öğretmen ve idarecilerimiz ve sevgili öğrencilerimiz,
Büyük Önder Atatürk’ün ebediyete intikalinin 85’ini yılında onu anmak ve onu yaşatmak üzere bir araya geldiğimiz bu günde sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz…
85 yıl… Aramızdan ayrılalı tam 85 yıl geçti… Ne kadar uzun bir süre değil mi? Bir insan ömrünün ortalama 77 yıl olduğu ülkemizde, o gün doğan biri istatistiklere göre aramızda değil şu anda… Şöyle düşünün mesela; kaçınız 85 sene önce aranızdan ayrılan bir büyüğünüzün adını biliyor ve onu anıyor? İtiraf edeyim ben bilmiyorum.
Bu kadar zaman geçmesine rağmen hâlâ sevilen ve sayılan bir lider… Bunu başarabilmek ne kadar zor değil mi? Yaşatabilmek onu, tam 85 sene… Bu sevgiyi ve saygıyı aktarabilmek bir sonraki nesillere… Gerçi 57 sene gibi kısa bir ömürde bir millet için bu kadar şeyi başarınca o millet için de daha kolay oluyor onu anmak aslında…
Hepimiz seviyoruz Atatürk’ü… Hepimiz anıyoruz… Çoğumuzun gözü doluyor 10 Kasım’larda, saat 9:05 olup sirenler çaldığında… Yeter mi peki? Yaşattım diyebilir miyiz sadece onu severek ve anarak…
Bence yetmez… Hepimiz bir hedef seçmeliyiz hayatımızda, onu nasıl yaşatacağımıza dair… “Ben böyle yaşatıyorum onu,” diyebilmeliyiz… Ben kızıma anlatıyorum mesela Atatürk’ü… Onu tanıştırıyorum Atatürk’le… Onu sevmesini, onu anlamasını istiyorum. Onu yaşatmasını istiyorum… Kızım gibi Yüceli öğrencilerim var benim… Aslında hepsi kızım veya oğlum… Onlara anlatıyorum Atatürk’ü, onların da anlamasını istiyorum, onu sevip saymalarını… Gelecek nesillere benim aktardığım gibi aktarmasını…
Ben böyle yaşattığıma inanıyorum onu ya da yaşatmaya çalışıyorum, diyorum… Bugün burada olan, onu seven ve onu sayan herkesten de bunu rica ediyorum… Onu yaşatmak için ne yapıyorsunuz? Bir kere düşünün ve kendinize bir hedef belirleyin. Bugün başlamanıza gerek yok… Belki 5 belki 10 sene sonra ulaşacaksınız belirlediğiniz hedefe… Ama şimdiden belirleyin lütfen… Çünkü o yaptıklarıyla yaşamayı ve yaşatılmayı fazlasıyla hak ediyor bence…
Nasıl yapabilirsiniz peki bunu?
Ressam olarak yapabilirsiniz mesela, her yere onun deniz mavisi gözlerini çizersiniz. Tüm dünyaya…
Sanatçı olabilirsiniz mesela… “Biz olmazsak milletin hayat damarlarından biri kopar… Bunun olmaması için sanatçı oldum,” dersiniz…
Diplomat olabilirsiniz mesela… Barışı ve huzuru getirmek için çalışırsınız… Yurtta sulh dünyada sulh dersiniz tüm dünyaya…
Sporcu olursunuz. Belki her zaman birinci olmazsınız ama her yerde, “ben zeki, ahlaklı ve çeviğim,” dersiniz tıpkı onu istediği gibi…
Pilot olursunuz belki ya da astronot… Ne de olsa istikbal göklerde, değil mi?
Öğretmen olursunuz ya da… Onun gibi tüm ülkeyi gezer çocuklara dokunursunuz hayatınız boyunca…
İnanın bana ne yaparsanız yapın ne olmak isterseniz olun her zaman yönünüzü Ata’mıza çevirebilir ve ondan nasihat alabilirsiniz… Onu sözlerini takip edip onu yaşatabilirsiniz. Emin olun gittiğiniz yol, doğru yol olacaktır… Özgürlüğe giden yol olacaktır o yol… Bağımsızlığa… Demokrasiye… Kadın ve erkeğin eşit olduğu bir yol olacaktır. Kadının seçme ve seçilme hakkının olduğu… Herkesin eşit olduğu… Hakkın hukukun yolu olacaktır o yol… Adaletin olduğu bir yol… Aydınlığa giden Atatürk’ün ve Cumhuriyet’in yolu…
İnanıyorum ki Ata’mız da onun anıldığı her yerde onu ananları izleyip dinliyor… O yüzden sen de hoş geldin ATA’M… İyi ki geldin… İyi ki yaşadın… İyi ki Ata’mız oldun… Rahat uyu… Evlatların olarak biz YÜCELEN Gençler, senin de söylediğin ve bizden beklediğin gibi Türk istiklalini, Türk Cumhuriyeti’ni ilelebet muhafaza ve müdafaa edeceğiz… 1988’de Yücel Kalınyazgan’ın yaktığı ateşi, hiç durmadan bir YÜCELİ kendisinden sonraki Yüceliye teslim edecek ve Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.
Ruhun şad olsun!
Sevgi ve saygılarımla,